Ali Rıza UTAR
Köşe Yazarı
Ali Rıza UTAR
 

KUTLU DOĞUM HAFTASI

Bugünler rahmet elçisinin dünyayı teşriflerinin yıldönümüdür . Bu kutlu hafta, asırlardır ihya edilmekte ve Efendimiz (s.a.a) büyük coşkuyla anılmaktadır. Onun doğumu, öteden beri müminlerin gönüllerine huzur, yüzlerine ise neşe olarak yansımaktadır. Allah Resulü, “Ben Muhammedim, ben Ahmet'im, ben rahmet ve tövbe peygamberiyim” sözleriyle tanıtmıştır kendini. Rabbimiz de “Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin” diyerek övmüştür habibini. “Biz seni, bir müjdeci,  şahit, uyarıcı, Allah’ın izniyle kendi yoluna çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik.” ayeti ise Efendimizin (s.a.a), gönderiliş gayesini ortaya koymaktadır. Peygamber Efendimiz, insanlığı bir olan Allah’a inanmaya, hayatı kulluk, samimiyet, sadakat, doğruluk gibi yüce değerlerle tezyin edip, süslemeye çağırmıştır. Onun dünyaya gelişi; ölüme hayat, zulme adalet, cehalete bilgi, vahşete merhamet, düşmanlığa barış olmuştur. Karanlıklar içerisinde kaybolmuş insanlık onun rehberliğiyle yeniden yolunu bulmuştur. Dünyanın karmaşasında katılaşan kalpler onun şefkat pınarlarıyla yumuşamıştır. Peygamberimiz, getirdiği prensipleri bizzat yaşayarak hepimize örnek olmuştur. Bize düşen vazife, o güzel prensiplere sımsıkı sarılarak hayatımıza yön vermektir. Böyle olduğu takdirde her mevlit, bizim için Efendimizle ve onun hayat dolu mesajlarıyla yeni bir buluşma olacaktır. Kardeşliği, dostluğu ve sevgiyi O’ndan öğrendik. Kardeşlik ahlakının gereği olarak kardeşimize kin tutmamayı öğreten şu ayeti O’nun mübarek ağzından duyduk: “Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin.” Gönül dünyamız, çağın problemleriyle boğuşurken zaman zaman çaresizlik içinde çırpınmaktayız. Hayatın bitmek tükenmek bilmeyen sıkıntıları ile mücadelede Resulullah’ın rahmet yüklü damlaları tek umudumuz ve tutunacak dalımız değil midir? Türlü sıkıntılara müptela olan insanlık, onun hayırla özdeşleşen gönül diline, paylaşımın esirgenmediği cömertlik simgesi eline, harama perde gözüne, hayırdan başka kelam etmeyen mübarek lisanına her zamankinden daha fazla muhtaç değil midir? Kardeşliğimizi, komşuluğumuzu, kulluğumuzu, iman ve İslâm anlayışımızı onun rehberliğinde yeniden sorgulamak zorunda değil miyiz? Peygamber Efendimizin (s.a.a) doğumunu kutlarken, aynı zamanda onun evrensel mesajlarını, iman ve ibadet hayatını, yüce ahlakını, insan onurunu koruyan ilkelerini, kardeşlik hukukunu, birlik-beraberlik,  yardımlaşma, adalet anlayışını tekrar hatırlamalıyız. O’nun bizzat Rabbimiz tarafından övülen ahlakıyla ahlaklanmaya gayret göstermeliyiz. Yüce Mevla'mız, gönlümüzden Efendimizin sevgisini hiç eksik etmesin. Rabbimizin huzurunda kemâl-i edeple şöyle niyazda bulunuyoruz: “Ey velâdeti yeryüzünün baharı, insanlığın bayramı olan, gönüller sultanı, canda canan Yüce Resul! Sizi tanımış ve size iman etmiş olmaktan dolayı biz, erişilebilecek en büyük nimete ermenin idrakiyle Rabbimize sonsuz hamt ve sena ediyoruz. Ruhu Tayyibe'nize gönül dolusu salat ve selam olsun. Allahumme salli alâ Muhammed ve al-i Muhammed.” 
Ekleme Tarihi: 22 Ekim 2021 - Cuma

KUTLU DOĞUM HAFTASI

Bugünler rahmet elçisinin dünyayı teşriflerinin yıldönümüdür . Bu kutlu hafta, asırlardır ihya edilmekte ve Efendimiz (s.a.a) büyük coşkuyla anılmaktadır. Onun doğumu, öteden beri müminlerin gönüllerine huzur, yüzlerine ise neşe olarak yansımaktadır.

Allah Resulü, “Ben Muhammedim, ben Ahmet'im, ben rahmet ve tövbe peygamberiyim” sözleriyle tanıtmıştır kendini. Rabbimiz de “Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin” diyerek övmüştür habibini. “Biz seni, bir müjdeci,  şahit, uyarıcı, Allah’ın izniyle kendi yoluna çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik.” ayeti ise Efendimizin (s.a.a), gönderiliş gayesini ortaya koymaktadır.

Peygamber Efendimiz, insanlığı bir olan Allah’a inanmaya, hayatı kulluk, samimiyet, sadakat, doğruluk gibi yüce değerlerle tezyin edip, süslemeye çağırmıştır. Onun dünyaya gelişi; ölüme hayat, zulme adalet, cehalete bilgi, vahşete merhamet, düşmanlığa barış olmuştur. Karanlıklar içerisinde kaybolmuş insanlık onun rehberliğiyle yeniden yolunu bulmuştur. Dünyanın karmaşasında katılaşan kalpler onun şefkat pınarlarıyla yumuşamıştır.

Peygamberimiz, getirdiği prensipleri bizzat yaşayarak hepimize örnek olmuştur. Bize düşen vazife, o güzel prensiplere sımsıkı sarılarak hayatımıza yön vermektir. Böyle olduğu takdirde her mevlit, bizim için Efendimizle ve onun hayat dolu mesajlarıyla yeni bir buluşma olacaktır.

Kardeşliği, dostluğu ve sevgiyi O’ndan öğrendik. Kardeşlik ahlakının gereği olarak kardeşimize kin tutmamayı öğreten şu ayeti O’nun mübarek ağzından duyduk:

“Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin.”

Gönül dünyamız, çağın problemleriyle boğuşurken zaman zaman çaresizlik içinde çırpınmaktayız. Hayatın bitmek tükenmek bilmeyen sıkıntıları ile mücadelede Resulullah’ın rahmet yüklü damlaları tek umudumuz ve tutunacak dalımız değil midir? Türlü sıkıntılara müptela olan insanlık, onun hayırla özdeşleşen gönül diline, paylaşımın esirgenmediği cömertlik simgesi eline, harama perde gözüne, hayırdan başka kelam etmeyen mübarek lisanına her zamankinden daha fazla muhtaç değil midir? Kardeşliğimizi, komşuluğumuzu, kulluğumuzu, iman ve İslâm anlayışımızı onun rehberliğinde yeniden sorgulamak zorunda değil miyiz?

Peygamber Efendimizin (s.a.a) doğumunu kutlarken, aynı zamanda onun evrensel mesajlarını, iman ve ibadet hayatını, yüce ahlakını, insan onurunu koruyan ilkelerini, kardeşlik hukukunu, birlik-beraberlik,  yardımlaşma, adalet anlayışını tekrar hatırlamalıyız. O’nun bizzat Rabbimiz tarafından övülen ahlakıyla ahlaklanmaya gayret göstermeliyiz.

Yüce Mevla'mız, gönlümüzden Efendimizin sevgisini hiç eksik etmesin. Rabbimizin huzurunda kemâl-i edeple şöyle niyazda bulunuyoruz:

“Ey velâdeti yeryüzünün baharı, insanlığın bayramı olan, gönüller sultanı, canda canan Yüce Resul! Sizi tanımış ve size iman etmiş olmaktan dolayı biz, erişilebilecek en büyük nimete ermenin idrakiyle Rabbimize sonsuz hamt ve sena ediyoruz. Ruhu Tayyibe'nize gönül dolusu salat ve selam olsun. Allahumme salli alâ Muhammed ve al-i Muhammed.” 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gebzehurses.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.