Ali Rıza UTAR
Köşe Yazarı
Ali Rıza UTAR
 

MUHARREM AYI 'NIN ÖNEMİ

     Muharrem ayı, Allah, Rasulü ve müminler nezdinde gam ve musibet ayıdır. Bu ay, insanlar arasında hakikatin ve aydınlığın, batıl ve karanlık karşısında garip kaldığı aydır.   Bu ay fert fert bütün insanların kendilerini yargılayıp hak batıl çekişmesinde kendi rolleri üzerinde düşünmeleri için uygun bir münasebettir. Hüseyin (as) şehit edildi. Ardından sevinenler ve ağlayanlar oldu. Sevinmek zulme alkış tutmak anlamınaydı ama, ağlamak hak taraftarı olmak demek değildi. Çünkü hakkın, ağlayanlara değil, kılıç sallayıp kendisini savunanlara ihtiyacı vardı. Hak ve batıl savaşını dışarıdan seyredenler esasen sahnenin dışındadırlar, seyircidirler. Ve hakkın ezilmesine seyirci kalmak da mükellef bir insan için zulmün ta kendisidir. Ortada iki saf var sadece; hak ve batıl. Hakkın ezilişini seyredenler zalim ve dilsiz şeytanlar olmaları yanında zulmün asıl serçeşmeleri ve müsebbipleridirler de. Elbette, hakkın mazlumluğuna ağlamak, onu savunmaya kalkmak için iyi bir başlangıç olabilir. Hakka gönül vermişliğin, zulme nefretin ve Allah’ın sevdiklerini sevmenin temsili olan bir ağlamak şüphesiz kutsaldır, değerlidir ve ibadettir. Muharrem ayı, Hüseyin’e (as) ağlamak ve bu vesileyle hakka tabi olup batıla karşı durmak üzere yeniden ahitleşmek ayıdır. O gün, batıl bütün şaşaası, cahilleri hayrete düşüren bolluğu, zayıf imanlıları korkutan kudreti ve nihayet, hakkı hor gören gururuyla, hakkın karşısına dikildi. Batıl taraftarları, hakka galip gelebilme ümidiyle sevinç sarhoşluğunun doruğunda ve bütün hakikatlere kör kesilmiş vaziyette, şer naralarıyla coşmuşlardı. Hakkı yıkabilme ümidi batıl cephede bir kez daha güç kazanmıştı. Her şey görünüşte hakkın aleyhineydi. Hak olabildiğince mazlumdu ve hak taraftarları olabildiğince garip ve yalnızdılar. Karanlık, güneşi dört bir yandan çepeçevre kuşatmıştı. Güneşin kanı akıtılacaktı. Kılıç keskindi, güçlüydü, gururlu ve kendinden emindi. Bol bol kan akıttı, nice yaralar açtı; hem tenlerde, hem yüreklerde, hem bedenlerde hem gönüllerde. Kollar kesti, başlar ayırdı, analar ağlattı, yetimler inletti. Ama akıbet ancak hakkın ve hak taraftarlarının olabilirdi. Sonuçta yükselen hak oldu, batan da batıl. Kan coştu ve nice durgun denizleri coşturdu. Kan kılıca galip geldi; kılıç kırıldı, kan ise ebedîleşti, dillere düştü gönüllere yerleşti. Hak, batılın bir defa daha hiç olduğunu ispatladı. Batıl elbet yine dönecek, yine hakkın karşısına dikilecekti, yine hakla batıl karşı karşıya gelecekti. Yine Aşuralar Kerbelalar sürüp gidecekti .  
Ekleme Tarihi: 12 Ağustos 2022 - Cuma

MUHARREM AYI 'NIN ÖNEMİ

 

   Muharrem ayı, Allah, Rasulü ve müminler nezdinde gam ve musibet ayıdır. Bu ay, insanlar arasında hakikatin ve aydınlığın, batıl ve karanlık karşısında garip kaldığı aydır.

  Bu ay fert fert bütün insanların kendilerini yargılayıp hak batıl çekişmesinde kendi rolleri üzerinde düşünmeleri için uygun bir münasebettir.

Hüseyin (as) şehit edildi. Ardından sevinenler ve ağlayanlar oldu. Sevinmek zulme alkış tutmak anlamınaydı ama, ağlamak hak taraftarı olmak demek değildi. Çünkü hakkın, ağlayanlara değil, kılıç sallayıp kendisini savunanlara ihtiyacı vardı. Hak ve batıl savaşını dışarıdan seyredenler esasen sahnenin dışındadırlar, seyircidirler.

Ve hakkın ezilmesine seyirci kalmak da mükellef bir insan için zulmün ta kendisidir. Ortada iki saf var sadece; hak ve batıl.

Hakkın ezilişini seyredenler zalim ve dilsiz şeytanlar olmaları yanında zulmün asıl serçeşmeleri ve müsebbipleridirler de.

Elbette, hakkın mazlumluğuna ağlamak, onu savunmaya kalkmak için iyi bir başlangıç olabilir. Hakka gönül vermişliğin, zulme nefretin ve Allah’ın sevdiklerini sevmenin temsili olan bir ağlamak şüphesiz kutsaldır, değerlidir ve ibadettir.

Muharrem ayı, Hüseyin’e (as) ağlamak ve bu vesileyle hakka tabi olup batıla karşı durmak üzere yeniden ahitleşmek ayıdır.

O gün, batıl bütün şaşaası, cahilleri hayrete düşüren bolluğu, zayıf imanlıları korkutan kudreti ve nihayet, hakkı hor gören gururuyla, hakkın karşısına dikildi. Batıl taraftarları, hakka galip gelebilme ümidiyle sevinç sarhoşluğunun doruğunda ve bütün hakikatlere kör kesilmiş vaziyette, şer naralarıyla coşmuşlardı. Hakkı yıkabilme ümidi batıl cephede bir kez daha güç kazanmıştı. Her şey görünüşte hakkın aleyhineydi. Hak olabildiğince mazlumdu ve hak taraftarları olabildiğince garip ve yalnızdılar. Karanlık, güneşi dört bir yandan çepeçevre kuşatmıştı. Güneşin kanı akıtılacaktı.

Kılıç keskindi, güçlüydü, gururlu ve kendinden emindi. Bol bol kan akıttı, nice yaralar açtı; hem tenlerde, hem yüreklerde, hem bedenlerde hem gönüllerde. Kollar kesti, başlar ayırdı, analar ağlattı, yetimler inletti.

Ama akıbet ancak hakkın ve hak taraftarlarının olabilirdi. Sonuçta yükselen hak oldu, batan da batıl. Kan coştu ve nice durgun denizleri coşturdu. Kan kılıca galip geldi; kılıç kırıldı, kan ise ebedîleşti, dillere düştü gönüllere yerleşti. Hak, batılın bir defa daha hiç olduğunu ispatladı.

Batıl elbet yine dönecek, yine hakkın karşısına dikilecekti, yine hakla batıl karşı karşıya gelecekti. Yine Aşuralar Kerbelalar sürüp gidecekti .

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gebzehurses.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.