Kurtadamlar, vampirler, cadılar, büyücüler, orklar derken filmlerde, kitaplarda gördüğümüz fantastik türler ve fantastik dünyalarla içli dışlı olduk. Bazen çocuklara sorduğumuz “Büyüyünce ne olmak istiyorsun?” sorusuna karşılık aldığımız cevaplar arasında bile varlar. Biz yetişkinler bile bu hayal dünyasının büyüsüne kapılıp keyif alıyoruz. Fakat eninde sonunda gerçekliğe döneriz. Peki ya bu hayal dünyasının gerçek olduğunu ve onlardan biri olduğunuzu düşünseydiniz?  Likantropi; kişinin kurtadam olduğuna ilişkin sanrısını, kendisinin ve başkalarının kurt ya da başka bir hayvan şekline bürünebildiğine olan inancını tanımlamaktadır. Tıp literatüründe likantropi ilk olarak, Sideli Marcellus tarafından MS 2. yüzyılda tanımlanmıştır. 16. ve 17. yüzyıllardan aydınlanma çağına kadar doğal bir afetin göstergesi, şeytanın ya da cadıların etkisiyle gerçekleşen bir durum olduğuna inanılmış ve birtakım maddelerden kaynaklanıp kaynaklanmadığı tartışılmış. Aydınlanma çağıyla beraber de bilimsel bir bakış açısıyla tekrar araştırılmaya başlanmış. Likantropi, genel olarak bir hayvana dönüşebildiğini iddia etme ve hayvan benzeri davranışlar sergileme ile karakterize olmaktadır. Ancak bu ikisinin bir arada ya da aynı anda gözlenmesi şart değildir. Bazı klinik vaka örnekleri bu kişilerin kendilerini sadece kurt gibi hissetmediklerini, aynı zamanda öyleymiş gibi davrandıklarını da göstermektedir. Örneğin; likantropi teşhisi konmuş hastalarda homurdanma, sürünme ve hatta uluma davranışları bile görülebilmektedir. Ayrıca kaydedilen  vakaların birçoğunda ağız veya dişlerin şekli ve boyutunun küçüldüğü veya büyüdüğü hissi ortaya çıkmıştır. Psikiyatrist Paul E. Keck Jr. 1988 yılında yayınladığı makalede bu fenomenin sadece kişinin hislerini söze dökmesine bağlı olarak değil, dışarıdan açıkça gözlenebilen hayvan benzeri davranışların yarattığı klinik izlenime bağlı olarak da tanımlanabileceğini savunmaktadır. Kendi başına bir hastalık olarak kabul edilmeyen likantropi sanrıları sıklıkla şizofrenide, psikozlarda, bazı maddelerin kullanımına ve alkolün aşırı kullanımına bağlı olarak gözlenebilir. Başkalaşımın uzunluğu genelde kısadır; semptomlar bir hafta içinde neredeyse bütünüyle kendini göstermektedir. Ayrıca araştırmalar kırsal bölgelerde yaşayan insanların likantropik semptomları sergilemeye daha yatkın olduklarını ortaya koymaktadır. Likantropinin en uygun şekilde tanımlanabilmesi için; hem normal davranışlar hem de psikopatoloji alanında biyolojik, psikolojik ve sosyal çevrenin katkılarının göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Tuhaf ve çok yaygın olmayan likantropiye dair 1850 ile 2012 arasında bozukluğu araştıran yazarlardan biri olan Blom, belgelenmiş on üç vaka bulmuştur..