TARİHÇİNİN NOT DEFTERİ
Köşe Yazarı
TARİHÇİNİN NOT DEFTERİ
 

GEÇMİŞ VE GELECEK ARASINDA İSTANBUL’UN İNCİSİ: ADALAR

Adalar, şehrin keşmekeşliğinden uzak bir yerde Marmara Denizi’nin hemen yanı başında iki bin yıllık tarihiyle, eşsiz güzellikleriyle bizleri karşılıyor. Geçen yüzyıllar bu bölgeden hiçbir şey götürmediği gibi tarihi-kültürel geçmişi ile daha anlamlı kılıyor. Bu tarihi-kültürel birikimin eşsiz doğa ile bütünleşmesiyle şiirlere, şarkılara, resimlere konu olan Adalar’ın güzelliği ortaya çıkıyor… Adalar, bu özellikleriyle tarih boyunca birçok medeniyetin egemenliği altında kalmış; İstanbul’un incisi olmuştur.  Farklı uygarlıklar bu bölgeyi farklı isimlerle adlandırsalar da en yaygın kullanılan ismi “Prens Adaları” dır. Bu ismin Bizans İmparatoru II. Justinus’un Büyükada’ya yaptırdığı saray ve manastır sonrasında verildiği düşünülmektedir. Bazı tarihçiler ise Bizans döneminde Adalar’ın; aristokratların, patriklerin ve imparatorluğu yöneten hanedan üyelerinin sürgün yeri olmasından dolayı bu ismin verildiğini belirtmektedir. Tarih boyunca Adalar; Demonisi (Cin Adaları), Halkedon/Kalkedon (Kadıköy Adaları), Marmara Adaları, Papaz Adaları, Keşiş Adaları, Evliya Adaları, Bey Adaları, Kızıl Adalar gibi isimlerle anılmıştır. Adalar, günümüzde İstanbul’a bağlı müstakil bir ilçe konumundadır ve ilçe merkezi de Büyükada’dır. Marmara Denizi’nde İstanbul kıyılarına yakın mesafede bulunan 9 ada ve iki kayalıktan oluşmaktadır. Bunlar; Büyükada (Prinkipos), Heybeliada (Halki), Burgazada (Antigoni), Kınalıada (Proti), Sedef Adası (Androvitha), Sivriada (Oxia), Yassıada (Plati), Kaşık Adası (Pita) ve Tavşan Adası (Neandros)’dır. Bu adalardan Büyükada, Heybeliada, Burgazada, Kınalıada’da düzenli ve sürekli yerleşim merkezi bulunurken diğer adalarda düzenli ve sürekli yerleşim merkezi yoktur. Bizans İmparatorluğu’nun ilk dönemlerinden itibaren önemli bir merkez haline gelen Adalar, soyluların ve imparatorluğu yöneten farklı hanedanlara mensup soylu kişilerin sürgün hali yerine gelmiş ve bu kişiler burada kendilerini dine adayarak, kişisel hırs ve ihtirastan uzak bir hayat yaşamışlardır. Bu yönüyle Ortodoks Hristiyanlar için önemli bir merkez haline gelen Adalar’ın tekrar önem kazanması Tanzimat Dönemi ve sonrasında olmuştur. Tanzimat ve Islahat Fermanları’nda yapılan düzenlemelerle Batılıların özel mülk edinmesinin önü açılmış ve başta Fransızlar olmak üzere birçok batılı ülkeden aydın, devlet adamı, yazar Adalar’dan mülk edinmiş, hayatının tamamını ya da bir bölümünü burada geçirmiştir. 1850’li yıllarda buharlı gemilerin yaygınlaşmasıyla Adalar’a ulaşım daha da kolaylaşmıştır. Şirket-i Hayriye, sefer sayısını arttırsa da Adalar’a ulaşımın bir sorun haline gelmesi üzerine Dolmabahçe Sarayı’nın Mimarı Sarkis Balyan, Heybeliada ve Büyükada arasında 1.200 metre uzunluğunda 5-5.5 metre genişliğinde bir asma köprüsü yapılması için bir proje hazırlamıştır. Projesini devrin padişahı Sultan Abdülaziz’e sunmasına rağmen bu çılgın proje gerçekleşmemiştir. Adalar’a olan ilgi imparatorluğun son döneminde giderek artmış, özellikle cumhuriyetin ilk yıllarında tam anlamıyla bir kültür ve sanat şehrine dönüşmüştür. Başta Büyükada ve Heybeliada olmak üzere Adalar, birçok yerli ve yabancı aydının uğrak merkezi haline gelmiş, birçoğu bölgeye yerleşmişti. Tanzimat Dönemi’nden başlayarak cumhuriyetin ilk yıllarına kadar uzanan süreçte Recaizade Mahmut Ekrem, Mehmet Celal Bey başta olmak üzere Yahya Kemal Beyatlı, Ziya Gökalp, Hamdullah Suphi, Ahmet Ağaoğlu, Celal Sahir, Nazım Hikmet, Necip Fazıl Kısakürek adaların sıkı ziyaretçileri arasındaydı. Bu isimlerin Adalar’a yönelmesinde “Adalar Şairi” olarak bilinen Tahsin Nahit’in büyük etkisi vardı.   Prinkipos adıyla da bilinen Büyükada’da yaşayan aydın ve edebiyatçılarımız arasında yazar, tarihçi, şair Ahmet Refik Altınay, Cumhuriyet Edebiyatı’nın en önemli roman, öykü ve oyun yazarlarından Reşat Nuri Güntekin, eleştirmen, çevirmen ve deneme yazarlarından Nurullah Ataç, gazeteci, şair ve oyun yazarı Halit Fahri Ozansoy, hikâye ve roman yazarı Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı vardı. Sait Faik Abasıyanık Burgazada ile özleşirken, Ahmet Rasim ve Hüseyin Rahmi Gürpınar, Heybeliada ile bütünleşmiştir. Düşler semti olan Adalar; cumbalı evleri, çınar ve çam ağaçları, eşsiz İstanbul manzarası yukarıda bahsettiğimiz isimler başta olmak üzere yolu Adalar’a düşen birçok edebiyatçı, ressam ve müzisyenin ilham kaynağı olmuştur ve hâlâ da ilham kaynağı olmaya devam etmektedir. I. Dünya Savaşı’nda Irak Cephesi’nde Osmanlı Ordusu’na esir düşen İngiliz Tümgeneral Charles Vere Ferrers Townshend, 1916-1918 yıllarında esaretini Büyükada’da geçirmiş daha sonradan büyük bir Türk dostu olmuştur. Hatta 30 Ekim 1918 tarihinde Osmanlı Devleti ve İtilaf Devletleri arasında imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’nda arabuluculuk üstlenerek antlaşma maddelerini hafiflettiği kaynaklarda geçen bilgiler arasındadır. Kurtuluş Savaşı (1919-1922) yıllarında Türkiye’ye destek vermesi nedeniyle İngiltere’de istenmeyen adam haline gelmiştir. Sovyet Devrimi’nin (Bolşevik İhtilali) en önemli isimleri arasında yer alan Bolşevik siyasetçi ve teorisyen Troçki, SSCB’de istenmeyen adam ilan edildikten sonra 1929-1933 yılları arasında Büyükada’da yaşamaya başladı. 1932 yılında Sovyet vatandaşlığından çıkarıldığında Büyükada’da yaşamına devam ediyordu. Troçki; “Sürekli Devrim, Stalin Grubunun Hatası, Rus Devrimi Tarihi, Çin Devrimi'nin Sorunları, Hayatım” başta olmak üzere birçok eserini Büyükada’da kaleme aldı.  Adalar, bu isimler dışında da birçok seyyah ve devlet adamının yaşam alanı ve uğrak mekanları arasındaydı. Ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Atatürk sık sık Adalar’ı ziyaret ederdi. Hatta hastalığının arttığı dönemde hastalığına iyi geleceği ve dinlenebileceği düşüncesiyle Büyükada Dilburnu Mevkisi’nde bir köşk yapılması planlandıysa da daha sonradan vazgeçilmiştir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün en yakın silah arkadaşlarından ülkemizin İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü için ise Heybeliada’da bir köşk alınmış ve İnönü özellikle yaz aylarında bu köşkü kullanmıştır. Bu köşk günümüzde “İnönü Müzesi” olarak kullanılmaktadır.  Kadim kent İstanbul’un ve Marmara’nın incisi olan Adalar aynı zamanda doğu ve batı kültürlerinin kesiştiği, farklı etnik ve inanç gruplarının bir arada yaşadığı önemli bir merkezdi. Büyükada’da bulunan Aya Yorgi Manastırı, Heybeliada’da bulunan Aya Nikola Rum Ortodoks Kilisesi, Burgazada Aya Yani Kilisesi başta olmak üzere Adalar’da birçok kilise ve manastır bulunmaktadır. Ayrıca Büyükada’da Hesed Leavraam Sinagogu, Heybeliada’da Bet Yaakov Sinagogu vardır. Kiliselerin bazıları Bizans döneminde inşa edilmiş olsa da kilise ve sinagogların büyük bölümü Osmanlı’da modernleşmenin önem kazandığı 1850-1860’lı yıllarda inşa edilmiştir. Adalar, Osmanlı’nın son dönemi ve cumhuriyetin ilk yıllarında farklı etnik ve inanç gruplarını barındırmakla birlikte ağırlıklı olarak Rum nüfusun yaşadığı bir bölgeydi. Cumhuriyetin ilk yıllarında yaşanan bazı gelişmeler özellikle de “6-7 Eylül Olayları” olarak bilinen 6-7 Eylül 1955 tarihinde yaşanan olayların ardından Ada’daki Rum nüfusu önemli oranda azalmıştır. Adalar gerek tarihi-kültürel gerekse coğrafi özellikleriyle bir açık hava müzesi gibidir. Yolu Büyükada’ya düşenlerin görmesi gereken ilk yerler Büyükada Sahili ve Plajları, Saat Kulesi, Büyükada Evleri, Hesed Leavraam Sinagogu ve Aya Yorgi Manastırı, Troçki Köşkü, Hacopoulos Köşkü, Dilburnu Tabiat Parkı, Aşıklar Yolu ve Aşıklar Tepesi, Manastır Tepesi ve Hamidiye Camisi’dir. Heybeliada’da ise Değirmen Tepe, Değirmenburnu, Deniz Lisesi, Aya Yorgi Uçurum Manastırı, Aya Nikola Rum Ortodoks Kilisesi, Heybeliada Sanatoryumu, Heybeliada Ruhban Okulu, İsmet İnönü Müzesi, Hüseyin Rahmi Gürpınar Müzesi kesinlikle görülmesi gereken yerler arasındadır. Burgazada’da Bayraktepe ve Hristos Manastırı, Aya Yani Kilisesi, Aya Yorgi Garibi Kilisesi, Sait Faik Abasıyanık Müzesi, Kalpazankaya, Süt Koyu, Madam Marta Plajları gezilecek yerlerdir. Büyükada’da yer alan Rum Yetimhanesi, dünyanın en büyük ahşap yapılarından birisidir.  1898-1899 yıllarında mimar Alexandre Vallaury tarafından otel yapılması amacıyla inşa edilen yapının otel olarak hizmet vermesine izin verilmemiş daha sonra 1900’lü yılların başında bir İstanbullu Rum tarafından satın alınmış ve yetimhane olarak kullanılmak şartıyla Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi’ne devredilmiştir. 1964 yılında kapısına kilit vuruluncaya kadar 6 bin Rum yetime yuva olmuştur. Daha sonra Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bırakılan yapı, Fener Rum Patrikhanesi’nin meseleyi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşımasıyla tekrar patrikhaneye bırakılmıştır. Yakın tarihte yetimhanede restorasyonun başlaması beklenmektedir. Adalar’ın yerel lezzetleri ise; balık salatası, zeytinyağlı enginar, çiroz salatası, kabak kızartması, portakallı pırasa, lakerda, ıspanak püresi, asma yaprağında sardalyadır. 2020 yılında İBB Meclisi kararıyla faytonların kaldırılması, Adalarla özleşen bir motifin unutulmasına neden olmaktadır. Atlı faytonları kaldırmak yerine atların yaşam kalitesi arttırılabilir, atlı faytonlar için bir standart getirilebilirdi. Adalar bölgesinde ivedilikle önlem alınması gereken bir diğer husus özellikle terk edilmiş; tarihi yapıların korunması, restore edilmesidir. Doğu ve batının kesiştiği kadim İstanbul’un göz bebeği olan Adalar, gerekli reklam ve tanıtımın yapılmamasına rağmen binlerce yıllık tarihi ve kültürel kimliğiyle bir cazibe merkezi olma özelliğini korumaktadır. Her günün sonunda Adalar, batan güneşin ardından misafirlerini Halit Fahri Ozansoy’un şu mısraları ile uğurlamaktadır: Gün sönerken bir akşam baktım da ıssız Dil’e Yazık, dedim, bu yıl da Adalar’da yaz bitti! Dalgalar köpürürken indim sonra sahile, Kalbim sanki içinden uğultular işitti... Bir Adalar sevdalısı olarak bölgeye yaptığım son gezide beni yalnız bırakmayan değerli öğretmen arkadaşım Mustafa Demir’e, Adaların birbirinden farklı güzelliklerini kadrajlarına sığdıran ve anı ölümsüzleştiren öğrencilerim Zehra Ergül’e, Ayşe Doğa Güven’e, Beyzanur İnik ve Yağmur Sarıgül’e teşekkür ederim. Selam ve muhabbet ile… KAYNAKLAR Akillas Milas, Büyükada/Prinkipo, Ada-i Kebir, Çeviren: Stelyo Roidis, Adalı Yayınları, İstanbul 2014. Catherine Pinguet, Adalar’a Çıkmak, Çeviren: Orhun Alkan, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2018. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Belgelerle İstanbul Adaları, Adalar Derneği Yayınları, İstanbul 2010. Jak Deleon, Büyükada/Anıtlar Rehberi, Çeviren: Priscilla Mary Işın, Remzi Yayınları, İstanbul 2003. İ.B.B. Atatürk Kitaplığı Sayısal Arşiv ve e-Kaynaklar, Kartpostal ve Fotoğraf Arşivi Mimar Sinan Üniversitesi 100. Yıl Dönümü Armağanı, Sedad Hakkı Eldem 50 Yıllık Meslek Jubilesi, Mimar Sinan Üniversitesi Yayınları, İstanbul 1983. Turan Şahin, Osmanlı’nın Çılgın Projeleri, Yitik Hazine Yayınları, İstanbul 2012. Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, Dergâh Yayınları, İstanbul 2004. Büyükada İskelesi Adalar Saat Kulesi Büyükada Hamidiye Camisi Tarihi Büyükada Rum Yetimhanesi Tarihi Büyükada Evleri Mimar Sarkis Balyan tarafından çizilen Heybeliada-Büyükada Köprüsü Planı Heybeliada İskelesi Heybeliada Deniz Lisesi Tarihi Heybeliada Evleri Heybeliada Aya Nikola Rum Ortodoks Kilisesi
Ekleme Tarihi: 23 Mayıs 2022 - Pazartesi

GEÇMİŞ VE GELECEK ARASINDA İSTANBUL’UN İNCİSİ: ADALAR

Adalar, şehrin keşmekeşliğinden uzak bir yerde Marmara Denizi’nin hemen yanı başında iki bin yıllık tarihiyle, eşsiz güzellikleriyle bizleri karşılıyor. Geçen yüzyıllar bu bölgeden hiçbir şey götürmediği gibi tarihi-kültürel geçmişi ile daha anlamlı kılıyor. Bu tarihi-kültürel birikimin eşsiz doğa ile bütünleşmesiyle şiirlere, şarkılara, resimlere konu olan Adalar’ın güzelliği ortaya çıkıyor…

Adalar, bu özellikleriyle tarih boyunca birçok medeniyetin egemenliği altında kalmış; İstanbul’un incisi olmuştur.  Farklı uygarlıklar bu bölgeyi farklı isimlerle adlandırsalar da en yaygın kullanılan ismi “Prens Adaları” dır. Bu ismin Bizans İmparatoru II. Justinus’un Büyükada’ya yaptırdığı saray ve manastır sonrasında verildiği düşünülmektedir. Bazı tarihçiler ise Bizans döneminde Adalar’ın; aristokratların, patriklerin ve imparatorluğu yöneten hanedan üyelerinin sürgün yeri olmasından dolayı bu ismin verildiğini belirtmektedir. Tarih boyunca Adalar; Demonisi (Cin Adaları), Halkedon/Kalkedon (Kadıköy Adaları), Marmara Adaları, Papaz Adaları, Keşiş Adaları, Evliya Adaları, Bey Adaları, Kızıl Adalar gibi isimlerle anılmıştır. Adalar, günümüzde İstanbul’a bağlı müstakil bir ilçe konumundadır ve ilçe merkezi de Büyükada’dır. Marmara Denizi’nde İstanbul kıyılarına yakın mesafede bulunan 9 ada ve iki kayalıktan oluşmaktadır. Bunlar; Büyükada (Prinkipos), Heybeliada (Halki), Burgazada (Antigoni), Kınalıada (Proti), Sedef Adası (Androvitha), Sivriada (Oxia), Yassıada (Plati), Kaşık Adası (Pita) ve Tavşan Adası (Neandros)’dır. Bu adalardan Büyükada, Heybeliada, Burgazada, Kınalıada’da düzenli ve sürekli yerleşim merkezi bulunurken diğer adalarda düzenli ve sürekli yerleşim merkezi yoktur.

Bizans İmparatorluğu’nun ilk dönemlerinden itibaren önemli bir merkez haline gelen Adalar, soyluların ve imparatorluğu yöneten farklı hanedanlara mensup soylu kişilerin sürgün hali yerine gelmiş ve bu kişiler burada kendilerini dine adayarak, kişisel hırs ve ihtirastan uzak bir hayat yaşamışlardır. Bu yönüyle Ortodoks Hristiyanlar için önemli bir merkez haline gelen Adalar’ın tekrar önem kazanması Tanzimat Dönemi ve sonrasında olmuştur.

Tanzimat ve Islahat Fermanları’nda yapılan düzenlemelerle Batılıların özel mülk edinmesinin önü açılmış ve başta Fransızlar olmak üzere birçok batılı ülkeden aydın, devlet adamı, yazar Adalar’dan mülk edinmiş, hayatının tamamını ya da bir bölümünü burada geçirmiştir. 1850’li yıllarda buharlı gemilerin yaygınlaşmasıyla Adalar’a ulaşım daha da kolaylaşmıştır. Şirket-i Hayriye, sefer sayısını arttırsa da Adalar’a ulaşımın bir sorun haline gelmesi üzerine Dolmabahçe Sarayı’nın Mimarı Sarkis Balyan, Heybeliada ve Büyükada arasında 1.200 metre uzunluğunda 5-5.5 metre genişliğinde bir asma köprüsü yapılması için bir proje hazırlamıştır. Projesini devrin padişahı Sultan Abdülaziz’e sunmasına rağmen bu çılgın proje gerçekleşmemiştir.

Adalar’a olan ilgi imparatorluğun son döneminde giderek artmış, özellikle cumhuriyetin ilk yıllarında tam anlamıyla bir kültür ve sanat şehrine dönüşmüştür. Başta Büyükada ve Heybeliada olmak üzere Adalar, birçok yerli ve yabancı aydının uğrak merkezi haline gelmiş, birçoğu bölgeye yerleşmişti. Tanzimat Dönemi’nden başlayarak cumhuriyetin ilk yıllarına kadar uzanan süreçte Recaizade Mahmut Ekrem, Mehmet Celal Bey başta olmak üzere Yahya Kemal Beyatlı, Ziya Gökalp, Hamdullah Suphi, Ahmet Ağaoğlu, Celal Sahir, Nazım Hikmet, Necip Fazıl Kısakürek adaların sıkı ziyaretçileri arasındaydı. Bu isimlerin Adalar’a yönelmesinde “Adalar Şairi” olarak bilinen Tahsin Nahit’in büyük etkisi vardı.  

Prinkipos adıyla da bilinen Büyükada’da yaşayan aydın ve edebiyatçılarımız arasında yazar, tarihçi, şair Ahmet Refik Altınay, Cumhuriyet Edebiyatı’nın en önemli roman, öykü ve oyun yazarlarından Reşat Nuri Güntekin, eleştirmen, çevirmen ve deneme yazarlarından Nurullah Ataç, gazeteci, şair ve oyun yazarı Halit Fahri Ozansoy, hikâye ve roman yazarı Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı vardı. Sait Faik Abasıyanık Burgazada ile özleşirken, Ahmet Rasim ve Hüseyin Rahmi Gürpınar, Heybeliada ile bütünleşmiştir. Düşler semti olan Adalar; cumbalı evleri, çınar ve çam ağaçları, eşsiz İstanbul manzarası yukarıda bahsettiğimiz isimler başta olmak üzere yolu Adalar’a düşen birçok edebiyatçı, ressam ve müzisyenin ilham kaynağı olmuştur ve hâlâ da ilham kaynağı olmaya devam etmektedir.

I. Dünya Savaşı’nda Irak Cephesi’nde Osmanlı Ordusu’na esir düşen İngiliz Tümgeneral Charles Vere Ferrers Townshend, 1916-1918 yıllarında esaretini Büyükada’da geçirmiş daha sonradan büyük bir Türk dostu olmuştur. Hatta 30 Ekim 1918 tarihinde Osmanlı Devleti ve İtilaf Devletleri arasında imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’nda arabuluculuk üstlenerek antlaşma maddelerini hafiflettiği kaynaklarda geçen bilgiler arasındadır. Kurtuluş Savaşı (1919-1922) yıllarında Türkiye’ye destek vermesi nedeniyle İngiltere’de istenmeyen adam haline gelmiştir.

Sovyet Devrimi’nin (Bolşevik İhtilali) en önemli isimleri arasında yer alan Bolşevik siyasetçi ve teorisyen Troçki, SSCB’de istenmeyen adam ilan edildikten sonra 1929-1933 yılları arasında Büyükada’da yaşamaya başladı. 1932 yılında Sovyet vatandaşlığından çıkarıldığında Büyükada’da yaşamına devam ediyordu. Troçki; “Sürekli Devrim, Stalin Grubunun Hatası, Rus Devrimi Tarihi, Çin Devrimi'nin Sorunları, Hayatım” başta olmak üzere birçok eserini Büyükada’da kaleme aldı.  Adalar, bu isimler dışında da birçok seyyah ve devlet adamının yaşam alanı ve uğrak mekanları arasındaydı. Ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Atatürk sık sık Adalar’ı ziyaret ederdi. Hatta hastalığının arttığı dönemde hastalığına iyi geleceği ve dinlenebileceği düşüncesiyle Büyükada Dilburnu Mevkisi’nde bir köşk yapılması planlandıysa da daha sonradan vazgeçilmiştir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün en yakın silah arkadaşlarından ülkemizin İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü için ise Heybeliada’da bir köşk alınmış ve İnönü özellikle yaz aylarında bu köşkü kullanmıştır. Bu köşk günümüzde “İnönü Müzesi” olarak kullanılmaktadır. 

Kadim kent İstanbul’un ve Marmara’nın incisi olan Adalar aynı zamanda doğu ve batı kültürlerinin kesiştiği, farklı etnik ve inanç gruplarının bir arada yaşadığı önemli bir merkezdi. Büyükada’da bulunan Aya Yorgi Manastırı, Heybeliada’da bulunan Aya Nikola Rum Ortodoks Kilisesi, Burgazada Aya Yani Kilisesi başta olmak üzere Adalar’da birçok kilise ve manastır bulunmaktadır. Ayrıca Büyükada’da Hesed Leavraam Sinagogu, Heybeliada’da Bet Yaakov Sinagogu vardır. Kiliselerin bazıları Bizans döneminde inşa edilmiş olsa da kilise ve sinagogların büyük bölümü Osmanlı’da modernleşmenin önem kazandığı 1850-1860’lı yıllarda inşa edilmiştir. Adalar, Osmanlı’nın son dönemi ve cumhuriyetin ilk yıllarında farklı etnik ve inanç gruplarını barındırmakla birlikte ağırlıklı olarak Rum nüfusun yaşadığı bir bölgeydi. Cumhuriyetin ilk yıllarında yaşanan bazı gelişmeler özellikle de “6-7 Eylül Olayları” olarak bilinen 6-7 Eylül 1955 tarihinde yaşanan olayların ardından Ada’daki Rum nüfusu önemli oranda azalmıştır.

Adalar gerek tarihi-kültürel gerekse coğrafi özellikleriyle bir açık hava müzesi gibidir. Yolu Büyükada’ya düşenlerin görmesi gereken ilk yerler Büyükada Sahili ve Plajları, Saat Kulesi, Büyükada Evleri, Hesed Leavraam Sinagogu ve Aya Yorgi Manastırı, Troçki Köşkü, Hacopoulos Köşkü, Dilburnu Tabiat Parkı, Aşıklar Yolu ve Aşıklar Tepesi, Manastır Tepesi ve Hamidiye Camisi’dir. Heybeliada’da ise Değirmen Tepe, Değirmenburnu, Deniz Lisesi, Aya Yorgi Uçurum Manastırı, Aya Nikola Rum Ortodoks Kilisesi, Heybeliada Sanatoryumu, Heybeliada Ruhban Okulu, İsmet İnönü Müzesi, Hüseyin Rahmi Gürpınar Müzesi kesinlikle görülmesi gereken yerler arasındadır. Burgazada’da Bayraktepe ve Hristos Manastırı, Aya Yani Kilisesi, Aya Yorgi Garibi Kilisesi, Sait Faik Abasıyanık Müzesi, Kalpazankaya, Süt Koyu, Madam Marta Plajları gezilecek yerlerdir.

Büyükada’da yer alan Rum Yetimhanesi, dünyanın en büyük ahşap yapılarından birisidir.  1898-1899 yıllarında mimar Alexandre Vallaury tarafından otel yapılması amacıyla inşa edilen yapının otel olarak hizmet vermesine izin verilmemiş daha sonra 1900’lü yılların başında bir İstanbullu Rum tarafından satın alınmış ve yetimhane olarak kullanılmak şartıyla Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi’ne devredilmiştir. 1964 yılında kapısına kilit vuruluncaya kadar 6 bin Rum yetime yuva olmuştur. Daha sonra Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bırakılan yapı, Fener Rum Patrikhanesi’nin meseleyi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşımasıyla tekrar patrikhaneye bırakılmıştır. Yakın tarihte yetimhanede restorasyonun başlaması beklenmektedir.

Adalar’ın yerel lezzetleri ise; balık salatası, zeytinyağlı enginar, çiroz salatası, kabak kızartması, portakallı pırasa, lakerda, ıspanak püresi, asma yaprağında sardalyadır. 2020 yılında İBB Meclisi kararıyla faytonların kaldırılması, Adalarla özleşen bir motifin unutulmasına neden olmaktadır. Atlı faytonları kaldırmak yerine atların yaşam kalitesi arttırılabilir, atlı faytonlar için bir standart getirilebilirdi. Adalar bölgesinde ivedilikle önlem alınması gereken bir diğer husus özellikle terk edilmiş; tarihi yapıların korunması, restore edilmesidir. Doğu ve batının kesiştiği kadim İstanbul’un göz bebeği olan Adalar, gerekli reklam ve tanıtımın yapılmamasına rağmen binlerce yıllık tarihi ve kültürel kimliğiyle bir cazibe merkezi olma özelliğini korumaktadır. Her günün sonunda Adalar, batan güneşin ardından misafirlerini Halit Fahri Ozansoy’un şu mısraları ile uğurlamaktadır:

Gün sönerken bir akşam baktım da ıssız

Dil’e Yazık, dedim, bu yıl da Adalar’da yaz bitti!

Dalgalar köpürürken indim sonra sahile,

Kalbim sanki içinden uğultular işitti...

Bir Adalar sevdalısı olarak bölgeye yaptığım son gezide beni yalnız bırakmayan değerli öğretmen arkadaşım Mustafa Demir’e, Adaların birbirinden farklı güzelliklerini kadrajlarına sığdıran ve anı ölümsüzleştiren öğrencilerim Zehra Ergül’e, Ayşe Doğa Güven’e, Beyzanur İnik ve Yağmur Sarıgül’e teşekkür ederim. Selam ve muhabbet ile…

KAYNAKLAR

Akillas Milas, Büyükada/Prinkipo, Ada-i Kebir, Çeviren: Stelyo Roidis, Adalı Yayınları, İstanbul 2014.

Catherine Pinguet, Adalar’a Çıkmak, Çeviren: Orhun Alkan, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2018.

Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Belgelerle İstanbul Adaları, Adalar Derneği Yayınları, İstanbul 2010.

Jak Deleon, Büyükada/Anıtlar Rehberi, Çeviren: Priscilla Mary Işın, Remzi Yayınları, İstanbul 2003.

İ.B.B. Atatürk Kitaplığı Sayısal Arşiv ve e-Kaynaklar, Kartpostal ve Fotoğraf Arşivi

Mimar Sinan Üniversitesi 100. Yıl Dönümü Armağanı, Sedad Hakkı Eldem 50 Yıllık Meslek Jubilesi, Mimar Sinan Üniversitesi Yayınları, İstanbul 1983.

Turan Şahin, Osmanlı’nın Çılgın Projeleri, Yitik Hazine Yayınları, İstanbul 2012.

Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, Dergâh Yayınları, İstanbul 2004.

Büyükada İskelesi

Adalar Saat Kulesi

Büyükada Hamidiye Camisi

Tarihi Büyükada Rum Yetimhanesi

Tarihi Büyükada Evleri

Mimar Sarkis Balyan tarafından çizilen Heybeliada-Büyükada Köprüsü Planı

Heybeliada İskelesi

Heybeliada Deniz Lisesi

Tarihi Heybeliada Evleri

Heybeliada Aya Nikola Rum Ortodoks Kilisesi

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gebzehurses.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.