Sabah geç kalma telaşı, geç cevaplanan bir mesaj, yüzü asık bir arkadaş… Gündelik hayatın sıradan görünen anlarında bile tanıdık bir huzursuzluk belirir. Bazı günler fark etmeden geçip gider; bazı günlerse küçük bir olay, birdenbire yoğun bir rahatsızlık hissine yol açabilir.
Anksiyete sadece büyük krizlerde ya da zorlayıcı yaşam olaylarında ortaya çıkmaz. Bazen küçük, önemsiz görünen ayrıntılar da kaygıyı harekete geçirebilir. Ne olduğunu tam olarak anlayamadığımız bir sıkışma hissi, kalp çarpıntısı ya da boğazda düğümlenme… Pek çok kişi bu belirtileri yaşar ama nedenini adlandıramaz. Çoğu zaman bu durum görmezden gelinir, hatta “fazla alınganlık” olarak değerlendirilir. Oysa bu deneyimler, dikkate alınması gereken psikolojik sinyaller olabilir.
Zihin, belirsizlikle karşılaştığında anlam arar. Bu da kimi zaman olayları olduğundan farklı şekilde yorumlamamıza neden olur. Bir arkadaşınızın kısa konuşması, yalnızca yorgunlukla ilgili olabilirken, zihniniz bunu "bir sorun var" şeklinde algılayabilir. Böylece henüz gerçekleşmemiş olasılıklar, sanki olmuş gibi hissedilmeye başlanır. Kaygının beslendiği nokta tam da burasıdır: Gerçek değil, tahmin edilen senaryolar.
Anksiyete, sadece düşüncelerde değil, bedende de kendini gösterir. Mide sıkışması, boyunda gerginlik, nefes almakta zorlanma gibi tepkiler, kişinin küçük bir durumu tehdit olarak algıladığında ortaya çıkabilir. Oysa çoğu zaman bu tepkilerin karşılığı dış dünyada değil, kişinin zihinsel süreçlerinde saklıdır.
Bazı kişiler neden bu tür durumlara karşı daha hassastır?
Bu sorunun cevabı bazen çocuklukta yaşanan ihmal ya da güvensizlik gibi deneyimlerde, bazen de genetik yatkınlık gibi biyolojik faktörlerde saklıdır.
Böyle anlarda yaşadığınız kaygıyı bastırmak ya da görmezden gelmek yerine, ona biraz dikkat vermeyi deneyebilirsiniz. Kendinize küçük ama önemli sorular sorarak başlayabilirsiniz:
“Şu an beni rahatsız eden tam olarak ne?”
“Bu tepki bana tanıdık geliyor mu?”
“Olanla düşündüğüm şey arasında bir fark var mı?”
Bu tür sorular, yaşadığınız durumu daha net görebilmenizi sağlar. Düşüncelerinizle duygularınız arasına bir adım mesafe koymak, o anda hissettiklerinizin sizi tamamen ele geçirmesini engeller.
Unutmayın; kaygı çoğu zaman sizi durdurmak için değil, bir şeye dikkat çekmek için ortaya çıkar. Onu bastırmak zorunda değilsiniz. Ne hissettiğinizi fark etmek, o hisle başa çıkmanın ilk ve en güçlü adımıdır.
Günlük hayatın küçük anlarında bile kendinize kulak vermek; neye ihtiyaç duyduğunuzu fark etmek, iyi olma haliniz için güçlü bir başlangıç olabilir.
Görüş, öneri ve talepleriniz için psk.ecembeyza@gmail.com adresine e-posta gönderebilir ya da 0532 229 82 12 numaralı telefondan iletişime geçebilirsiniz.