Toksik pozitiflik, günümüzde sıkça karşılaşılan ancak çoğu zaman fark edilmeyen bir psikolojik olgudur. Pozitif düşünce ve iyimserlik, ruh sağlığını desteklemek için önemli olsa da, aşırıya kaçıldığında gerçek duyguların bastırılmasına ve psikolojik dengenin bozulmasına yol açabilir. Toksik pozitiflik, bireyin hem kendisine hem çevresindekilere sürekli olarak “iyi” ve “pozitif” olma zorunluluğu yüklemesiyle kendini gösterir; bu durum olumsuz duygu ve deneyimlerin görmezden gelinmesine, küçümsenmesine ya da yok sayılmasına neden olur.
Duygular, insan psikolojisinin temel yapı taşlarıdır. İyilik ve kötülük, mutluluk ve hüzün, umut ve çaresizlik gibi zıt duygular, yaşam deneyiminin ayrılmaz parçalarıdır. Sağlıklı bir ruh hali için bu duyguların fark edilmesi ve kabul edilmesi gereklidir. Toksik pozitiflik ise bu süreci engeller; kişi zor duygularını görmezden gelmek zorunda hisseder ve bu durum içsel çatışmalara, yalnızlık ve anlaşılmama duygularına yol açar.
Sosyal ilişkilerde toksik pozitiflik, empati ve samimiyetin azalmasına neden olur. İnsanlar gerçek duygularını ifade etmekten çekinir, yüzeysel bir iyimserlik maskesi takmak zorunda kalır. Bu da ilişkilerin derinliğini zedeler, iletişim kopukluklarına ve duygusal destek eksikliğine yol açar. Böylece özellikle zor dönemlerde yalnızlık hissi artar ve psikolojik direnç zayıflar.
Toksik pozitiflik, sorunları görmezden gelme ve olumsuz duyguları dile getirenlere küçümseyici yaklaşma gibi davranışlarla kendini gösterebilir. Ayrıca, başkalarının size sürekli iyi hissetmeniz gerektiğini dayatması, kötü hissettiğinizde suçluluk duymanız, duygularınızı gizlemek istemeniz ya da zorlayıcı duyguları kabul etmek yerine reddedilmeye zorlanmanız da bu durumun belirtilerindendir.
Bu yaklaşım psikolojik sağlık üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir; kaygı ve depresyon belirtileri artabilir, duygusal tükenmişlik hızlanabilir. Özellikle travma ve stres altındaki bireyler için gerçek duygularla yüzleşmek ve onları ifade etmek hayati önem taşır. Bastırılan duygular iyileşme sürecini yavaşlatır.
Bu etkilerden kaçınmanın yolu, tüm duyguları kabul etmek ve onlara alan açmaktır. Duygusal farkındalık geliştirmek, kişinin kendi deneyimlerine şefkatle yaklaşmasını sağlar. Kendini olduğu gibi kabul etmek, gelişimin önemli bir parçasıdır.
Hayatın doğal akışında her zaman iyi anlar olmayabilir; zorluklar, kayıplar ve acılar da deneyimin bir parçasıdır. Bu gerçekliği reddetmek yerine, yaşanan tüm duyguları kabul etmek ve anlamlandırmak psikolojik dayanıklılığı artırır ve daha sağlıklı ilişkiler kurulmasını sağlar. Pozitif olmak değerli olsa da, gerçeklikten kopmadan duyguların tüm spektrumunu yaşamak psikolojik sağlık için gereklidir.
Görüş, öneri ve talepleriniz için psk.ecembeyza@gmail.com adresine e-posta gönderebilir ya da 0532 229 82 12 numaralı telefondan iletişime geçebilirsiniz.